Faili meçhul bir cinayet değil bu ve ben de Jane Doe değilim. Aramayın katilimi, ben içimin kurbanıyım.
25 Kasım 2019 Pazartesi
Bazı Şeyleri Kabullenmek Zordur
Nasıl anlatacağımı bilmediğim duygular yaşıyorum ve bu beni boğuyor. Suçlu insanlara bağırıp çağırmak, konuşup haykırmak istiyorum ama biri "yap!" dese ağzımı açamam biliyorum. Canımı çok sıkıyor bu. Yalnızlığı iliklerimde hissediyorum ve buna alışmak beni çok üzüyor. Aylardır kabullenmeye çalıştığım (ve aynı zamanda kabullenmekten kaçtığım) şeyleri bugün teker teker görmek zorunda kaldım. Zorunda bırakıldım. Acı çekiyorum ve buna engel olamıyorum. Yalnızlığı damarlarımda akan kan gibi, zorunlulukla ve bana özgü bir ağırlıkla taşıyorum. Bazı şeyleri kabullenmek zordur ama işte karşınızdayım ve söylüyorum: Ben acı içindeyim ve gittikçe soluyorum.
2 Kasım 2019 Cumartesi
Acıdan Soyutlanmak ve Yaşayabilmek
Şu an her şeyden çok bir dini benimsemiş olmayı isterdim. İnanç, insanı her türlü acıdan soyutlayabilecek en etkili araçtır. Belki de dindar insan sayısının azalmasına karşılık dinlerin hâlâ toplumda yer ediyor olmasının bir diğer sebebi de budur: İnsan, inançsız acıyla nasıl başa çıkacağını hâlâ bilmiyor.
Ve ben de bunun gafletine düştüm. İnanç, insana yaşamak için bir neden verir. Böylece insan "neden yaşıyorum?" diye yıllarını harcamadan, neden ve niçin sabahları uyandığını bilir. Gün içinde davranışlarını ve insanlarla ilişkisini buna göre düzenler, giydiği kıyafetler inancının yansıması olur ve aklı kadar zamanı da inancın verdiği programa uygundur. Bu dünyaya niçin geldiğini bulmuş bir insanın huzur ve mutluluğu hiçbirimizde yoktur eminim. Bu yüzden keşke bir dini benimsemiş olsaydım. Keşke her acı ve zorluğu "Tanrı'nın eli" ile itebilseydim; ama hayat, bana Tanrı'nın eliyle itilemeyecek kadar yapışık.
İnancın benden aldığı özgürlük kanatlarını kendim taktım sırtıma ve özgürlüğün sarhoşluğuyla yaşadım. Ne etiktir ne değildir, bunu öğrenmek için dine ihtiyaç duymadım. Kendi yolumu kendim çizmeye çalıştım ama hangi yolu seçersem seçeyim büyük acılarla karşılaştım. Ve kendinden başkasına sahip olmayan biri olarak yapabileceğim tek şeydi acıları omuzlamak. Ben de öyle yaptım. Zaman bizi eskitir, bu doğrudur; inançsız benliğimin düşmanı oldu zaman. Bakın büyük acılara rastlamış gerçek dindarlara: Yüzünüze gülümseyebilen, hayattan umudu kesmemiş insanlardır onlar. Bazen bundan uzaklaştığım için kendimi suçluyorum. Tanrı için yaşamak varken niçin özgürlüğün kanatları altında ezildim diye düşünüyorum.
Ve ben de bunun gafletine düştüm. İnanç, insana yaşamak için bir neden verir. Böylece insan "neden yaşıyorum?" diye yıllarını harcamadan, neden ve niçin sabahları uyandığını bilir. Gün içinde davranışlarını ve insanlarla ilişkisini buna göre düzenler, giydiği kıyafetler inancının yansıması olur ve aklı kadar zamanı da inancın verdiği programa uygundur. Bu dünyaya niçin geldiğini bulmuş bir insanın huzur ve mutluluğu hiçbirimizde yoktur eminim. Bu yüzden keşke bir dini benimsemiş olsaydım. Keşke her acı ve zorluğu "Tanrı'nın eli" ile itebilseydim; ama hayat, bana Tanrı'nın eliyle itilemeyecek kadar yapışık.
İnancın benden aldığı özgürlük kanatlarını kendim taktım sırtıma ve özgürlüğün sarhoşluğuyla yaşadım. Ne etiktir ne değildir, bunu öğrenmek için dine ihtiyaç duymadım. Kendi yolumu kendim çizmeye çalıştım ama hangi yolu seçersem seçeyim büyük acılarla karşılaştım. Ve kendinden başkasına sahip olmayan biri olarak yapabileceğim tek şeydi acıları omuzlamak. Ben de öyle yaptım. Zaman bizi eskitir, bu doğrudur; inançsız benliğimin düşmanı oldu zaman. Bakın büyük acılara rastlamış gerçek dindarlara: Yüzünüze gülümseyebilen, hayattan umudu kesmemiş insanlardır onlar. Bazen bundan uzaklaştığım için kendimi suçluyorum. Tanrı için yaşamak varken niçin özgürlüğün kanatları altında ezildim diye düşünüyorum.
Kaydol:
Yorumlar (Atom)