8 Aralık 2019 Pazar

avoiding the void

Benim içim yanmıyor artık.
    Ne yanık kokusu yükseliyor içimden ne kızarmış bir ruhun kokusu. Hiç, hiçlik kokuyor benim ruhum. Ne zaman kapısını aralasam içimin ve soksam kafamı içeri, alıyorum hiçliğin kokusunu. Midemi bulandırıyor, kapatıp çıkıyorum; mecburum. Öyle bir ev ki içim, kaçmasından korktuğum hiçbir şey yok artık içinde. Kapısına kilit vurmuyorum; yalnızca, koku dışarı yayılmasın diye, arkamdan çekip terk ediyorum.
    Bir düşman doğuyor içimde görüyorum. Silahı umursamazlık düşmanımın. Ve ikimiz de biliyoruz ki hiçbir ordu savaşamaz umursamazlıkla, Herkül bile galip çıkamaz bu savaştan. Tam da bu yüzden belki düşmana kendi silahıyla saldırıyorum: Görmezlikten geliyor; doğal bir mutsuzluk benimki, diyorum.             Savaşırdım insanlarla, savaşırdım duygularımla ve hatta savaştım aşkla; galip geldim, yenildim. Ancak bu seferki bir muamma: Çünkü hiçlikten ibaret düşmanım. Görüyorum ki yutacak önce galip geldiğim savaşları, ardından yenildiğim her insanı ve çektiğim her acıyı. Bir bakacağım, savaş sahasında, bir başımayım. Ne gelecek umudu elimde ne geçmişin acısı. İşte o zaman hiçlik beni de yutacak. İçinde bir kara delik saklayan, korkunç bir insan olacağım.
    Bundan sonra en büyük düşmanım, içimdeki boşluktur. Hiçlikle savaşıyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder