Nasıl olur da düşerim ikinci defa ölümün avuçlarına?
Oysa kaçalı ne kadar olmuştu? Ne zamandır eteklerim benim kanıma bulanmamıştı.
Ne zamandır olması gerektiği yerdeydi aklım ve dümdüz çiviliydim şimdiki zamana. Şimdiyse bir ileri bir geri gidiyor kafam, geçmişin yükü altında hazırlamaya çalışıyorum şimdiyi gelecek zamana.
Ve parlak değil gelecek görüyorum, kafamı gömdüğüm geçmişin tozu bulanmış her tarafa. Bundan kaçışım yok. Kaçışım olmayan şeyle savaşmak istemiyorum. Gururumla değil kabullenişimle yenilmeliyim kendime. Hayır yalan söyledim sabahleyin: Benim en büyük düşmanım hiçliğim değil, kendim.
Hiçliği ben yarattım, benim bu kara deliğin patlayan yıldızı.
Ve daha fazla medet ummamalıyım sevdiklerimden. Adım gibi eminim sevdiğim kadar sevilmiyorum. Niçin kendimi kandırayım daha fazla? Niçin inanmadığım halde gülümseyeyim iltifatlara?
Daha fazla medet umamam bu hayattan. Evrendeki her atom mutsuz varoluşumdan.
Ama ölümü bile hak etmiyor çirkin varlığım. Toprak kabul etmez ki, reddeder narin çiçekler çürüyecek bedenimi.
Ve bu yüzden ben,
tüm sevgisizliğimle ben, var olmak zorundayım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder